Dün bu yazıyı hazırlamak için bilgisayar başında olduğum saatlerde, bir sarsıntı hissedip “başım mı dönüyor, ne oluyor” diye düşünürken, masada duran bardaktaki suyun hareketiyle deprem olduğunu anladım ve -sanıyorum pek çoğumuz gibi- yerküre sabitken unuttuğumuz o tehlikeyi tekrar hatırladım.
Öncelikle, Gemlik merkezli bu depremi hisseden tüm herkese geçmiş olsun dileklerimi iletiyorum.
Umarım korkularımızdan emin kılınırız.
Ancak bu depremleri, birer uyarı olarak dikkate almalıyız.
Masadaki suyu dalgalandıracak kadar bir deprem bile bizlere tekrar yaşamak istemeyeceğimiz o kötü anılarımızı hatırlatıp derin bir üzüntüye neden oluyorken, bu olumsuzlukların yeniden yaşanmasını engellemenin en temel gerekliliklerden olduğunu da hatırlamalıyız.
Deprem ve bağımsızlık
Yer bilimci Prof. Dr. Naci Görür, açık bir şekilde ifade ediyor: Depreme dirençli yerleşim alanları oluşturmazsak, bu yüzyılı, ekonomik ve siyasi açıdan bağımsız olarak atlatamayız.
Tarihçi Prof. Dr. İlber Ortaylı, olası İstanbul depreminde sağ kalanlar nasıl yaşayacak, nasıl asayiş sağlanacak diye endişelenmemiz gerektiğini söylüyor.
Diğer bir yer bilimci Prof. Dr. Celal Şengör, beklenen felaket biz bu vaziyetteyken gelirse, Türkiye bağımsızlığını kaybedecek, muhtaç olacak, yardım için Avrupa’ya el açacak, diyor.
ahası var mı? Bir ülke için daha büyük bir tehlike olabilir mi?
O halde, gerçek beka tehdidi deprem değil mi?
Öncelikler
Her yıl büyük küçük çok sayıda depremler yaşıyoruz. Ancak kapıdaki bu büyük tehlikeye karşı önlem almayı hâlâ ihmal ediyoruz.
Depremin etkisini azaltmak, çeşitli önlemler almak adına alınan deprem vergisinin toplanma amacına uygun olarak kullanılmadığını hepimiz biliyoruz. Deprem vergisiyle “duble yollar” yapıldığı iktidar tarafından açıklanmıştı.
Ancak son büyük deprem tecrübemiz, Kahramanmaraş Depremi, eksikliklerimizi ve öncelemede yanlış yaptığımızı hepimize gösterdi.
Bugün deprem politikalarını belirlemeye dair kararları biz vermiyoruz ancak karar vericileri belirleyen bizleriz.
Önümüzde yine bir seçim var. Sonra bir daha ve bir daha… Ancak depremin bizi hangi seçimden önce ne zaman yakalayacağını bilemiyoruz. Bu yüzden, her seçim, siyasileri bu konuda politikalar üretmeye zorlamak için elimizde güç olan son seçim olabilir.
Depreme karşı alınacak önlemleri öncelikli plan ve projeleri arasına koymayan adaylara oy vermeyerek, bu konuda ısrarcı olarak yöneticilerin politikalarına yön verebiliriz.